CHP ve BDP seçmeni adına konuşan AKP’liler

Dün Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Ortalığın toz duman olması dün başladı, bugün hala devam ediyor. Haber kanallarının ve gazetelerin ilk sayfalarının, tek konusu bu. Tabii ki herkes tarafına göre yorum yapıyor. Bir bölümünün en büyük argümanı ise Cumhuriyet Halk Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisi’nin “huzuru” bozduğu, sağduyulu olmak yerine “solduyulu” davrandıkları. Burada da kendilerine bir şahit bulmuşlar. Millet! Ve onun “iradesi”. Sanki seçilip TBMM’ye giremeyenler ve seçilip vekilliği düşürülenler başka bir şeyin iradesiyle seçilmiş gibi.

Bu “takımın” büyük argümanı ise uzlaşma ve TBMM’nin bir an önce çalışmaya başlaması gerekliliği. Sanırsınız TBMM bir an önce çalışmaya başlarsa, Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa dahil tüm konularda uzlaşma arayacak! Peki CHP ve BDP seçmeni uzlaşı istiyor mu gerçekten? Ya da muhalefetin seçmenleri TBMM’nin bir an önce çalışmaya başlamasını istediğini mi düşünmeliyiz gerçekten? (Burada Milliyetçi Hareket Partisi’ni bir muhalefet partisi olarak görmek pek mümkün değil. Ne söylemde, ne tabanında, ne de davranışlarda AKP ile olan farklılıkları sezmek için çok dikkatli bakmak gerekiyor. Öyle ki, iki parti birbirine girdiğinde insanın “Durun siz kardeşsiniz” diye bağırarak aralarına giresi geliyor. Türkeş’in iki oğlunun bu iki partiden seçilmesi bu cümleye başka bir anlam da katacaktır.) Hiç sanmıyorum. Muhalefetin seçmeni mücadele istiyor. Her anlamda mücadele istiyor. Farklı farklı perspektiflerden olsa da mücadele istiyor. Bu iki parti de şu anda bunu yapıyor ve televizyon televizyon koşan AKP yörüngesindeki “konuşan insanların” yaymaya çalıştığının aksine, tepkiyle değil, takdir ile karşılanıyorlar.

Mağdurluk fırsatını ilk defa ellerinden tamamen kaybedenler ise kendileri için uzlaşıyı, kendileri için çalışmayı bir “mutlak” gereklilikmiş gibi sunmaya çalışıyorlar. Kısıtlı demokrasi anlayışlarını sergiliyorlar, demokrasi sadece TBMM’de yemin edenler tarafından ya da TBMM’ye girenler tarafından işletilebilirmiş gibi göstermek istiyorlar.

Kimse kendini kandırmasın. CHP seçmeni mücadele istiyor. BDP seçmeni ise mücadeleyi bizzat kendisi gerçekleştiriyor zaten. Bu duruma bakıp, “Milli irade diyorlardı ama şimdi TBMM’yi boykot ediyorlar, kendilerini seçen milletin iradesine, kendileri ipotek koyuyorlar.” demek, en boş işlerden biridir ve ne yazık ki AKP’nin yörüngesindeki medyanın ve onun “konuşan insanlarının” en çok başvurdukları söylemlerden de biridir. Kandırmaya çalışıyorlar! Vekillere, asıllık edenlerin bu yemin etmeme ve TBMM’ye gitmeme durumuna onay verecekleri akıllarından bile geçmiyor. Onların mücadele istediği ve olanların hukuksuz olduğunu anlamadıklarını düşünüyorlar. Yarattıkları havada da her şekilde bu iki partiyi sıkıştırmaya çalışıyorlar. “BDP ve CHP’nin önerisi bile yok!”. “CHP’nin önerisi olursa da Oktay Ekşi verecekmiş öneriyi.” “İyi de o Meclis Başkanı. Onun tarafsız olması lazım. Öneri veremez.” Bu şekilde ilerliyor düşünce dizileri. İnanılır gibi değil. Demokrasi adına protesto etmemenin zorunlu olduğu anlatıyorlar televizyonlarda bize.

Ben ise söylenenlerin aksine bu zorunlulukları yerine getirmeyerek demokrasiye sahip çıkıldığını düşünmekteyim. TBMM ve AKP ilk defa bir uzlaşı arıyor, bir krizden çıkmak için Recep Tayyip Erdoğan ve onun her dediğine evet diyenlerin tek başına hareket edemediği bir ortam sağlanmış durumda. Türkiye, uzun süre sonra protestolarla, boykotlarla demokrasisini ve hukukunu en üst düzeyden korumaya başladı.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: