Ligin ilk yedi sırasından, beş takın aynı saatte oynadı bu hafta. Aslında olan tabii ki, ilk üç sıradaki, şampiyonluk ve şampiyonlar ligi şansı olan, takımların aynı anda oynamasıydı ama fikstür gereği zor eşleşmeler haftası oldu. İlk yedide olmayan tek takım da Türkiye Kupası finalisti ve büyük takımların “belalısı” İstanbul BŞB. Kısaca saat 19.00’da başlayan üç maç da birbirinden kırıcı.
Öncelikle bu üç maç vesilesiyle şu belli oldu ki; bizim internet altyapımız aynı anda üç tane önemli maçı kaldıracak düzeyde değil. Açık konuşalım ki, bu üç maçtan sadece bir tanesi yaygın taraftarı olan bir takımın maçıydı. Yani, izlenme oranları kısmen düşük takımlar bunlar ama buna rağmen maçlara ulaşmak, internet üzerinden, zor bir durum. Ligin kalitesine ve pazarlanmasına bir gölge düşürür mü bu, açıkçası çok derdim değil ama bunlarla da uğraşmak gerek. Orada ne oynanırsa oynansın, biz göremiyorsak, durum sıfır demektir.
Maçlara geçersek, bu haftayı iki şampiyonluk adayı da pas geçti. Bunu da çok erken gerçekleştirdiler. Şampiyonluğu hangi takımın kazanacağı hakkındaki ipuçları da gelecek haftalara kaldı. Gerçi Fenerbahçe hem fikstür kolaylığı hem de ikili avaraj da üstünlük nedeniyle bir adım önde ama Trabzonspor’un Gaziantep’e ilk yarıda üç gol attığını düşünürsek de fikstürün kolaylığı zorluğu değil, oynayan takımların durumu önemliymiş gibi görünüyor.
Fenerbahçe – İstanbul BŞB maçına geçersek, Fenerbahçe’nin çok rahat bir galibiyet aldığı, Belediye’nin de 57. dakikada maçtan ümidini kestiğini söyleyebiliriz. İbrahim Akın’ın dışarı alınmasıyla zaten maça dair net bir mesaj vermiş oldu Abdullah Avcı. Nasıl ki, Beşiktaş Kupa’ya kadar bir duruyor, bir oynuyor; Belediye takımı da bir kaç puan ve bir kupa ile bitirmeyi kafasına koymuş. Belki bu maçlar şampiyonluğu etkileyecek maçlar olmasa, tüm önemli oyuncularını dinlendirirdi Avcı. Fakat içinde bulunduğumuz dönemde ve ülkede bugün böyle bir şeye cesaret etmek, yıllarca üzerine yapışacak bir şaibeyi de yanında getirir ister istemez. Zaten Kewell ve Baros’un Liverpool’dan sonra Galatasaray’da buluşması gibi, Holosko ve İbrahim Akın’ın da yanyana oynuyor olması bir nostalji ve fantazi malzemesi olabilir futbol severler için. Maçın böyle rahat bir ortamda geçmesi en çok Fenerbahçe tribünlerine yaramış gibi. Bir önceki maçtaki sinir ve takımı engellemesi ihtimal olan ruh halinin yerini, şampiyonluğu şenlikle çağıran bir ruh hali gelmiş.
Trabzonspor – Gaziantepspor maçı ise ilginç bir şekilde cereyan etti. Burada da ilk yarıda iş bitti. Mutlaka, bu maçta daha çok gol olur, ben bu maçın ikinci yarısını izleyeyim diye düşünüp, tercihini bu maçtan yana yapmış olanlar vardır ama umulanı sunmadı bu maçın ikinci yarısı.
Bursaspor ise artık hedefini üçüncü sırayı korumak olarak belirlemiş görünüyor. Bir sene şampiyonluk, üstüne üçüncülük nereden bakılırsa bakılsın büyük bir başarıdır. Hiçbir takım sürekli şampiyon olamıyor ama önemli olan “oralarda” dolanmak. Bursaspor dolandıkça da büyük bir takım olmaya yaklaşacaktır. Gaziantepspor’un kaybetmesi de onların hedefi için olumlu oldu denebilir. Gaziantep de, kendi sırasını koruma derdine düşecek gibi önümüzdeki üç hafta içerisinde.
Sonuç olarak, sayılmayabilecek bir hafta geçirdik. Daha önce belirttiğim gibi böyle böyle gidilmesi de Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna gidecektir ama bir son hafta stresini daha kaldırabilecek olan var mı Kadıköy’de orasını bilmiyorum. Trabzonspor da uzun süredir buralarda olmamanın dezavantajını, açlık olarak olumlu kullanıyor. Bizi güzel haftalar bekliyor.
Bir Cevap Yazın