Doğa çok enteresan. Hiç bizim devlet büyüklerimizin sözünü dinlemiyor. Onları hep haksız çıkartıyor.  Şimdi oldu mu bu Kütahya Depremi? Ne güzel de siyanürün yol açacağı felaketin üstü kapanırken/kapatılırken yavaş yavaş. Her büyük medyanın bir madencilik, bir enerji yatırımı olduğu Türkiyemizde, bu tip olayların üstünü kapatmak çok kolay da, zangır zangır depremin nasıl üstü kapatılacak?

Büyük medyaya bakın, anlı şanlı haber kanallarına… Akıllarına bile gelmedi Gümüşköy merkezli siyanür tehlikesi ilk başta. Saatler sonra, hava ağardı da, afyonları patladı. O zaman sordular ne oldu, ne bitti diye. Yanıtlarına güvenen var mı? Yok! Onlar değil miydi, Nükleer Santral’in yakınından geçen fay hattını da pek takmayan? Zaten Türkiye değil mi, belediye kararıyla fay hattının yerini değiştiren? Bu kadar olaydan sonra, Kütahya’da yeraltı sularına zehir karıştığını bile bile bunun üstüne gitmeyen, meslek kuruluşlarının raporlarını didik didik edip olayı sorgulamayacaklarsa ne yapacaklar? Tabii ki, madene selam, reklama devam!

Ama doğa işte… Devlet büyüklerimizin sözünü dinlemiyor! Medyanın onu görmezden gelmesine aldırmıyor! Sen, o kadar bakan, vali, belediye başkanı açıklama yapmışken, tut siyanürle içme suyunu buluştur! Olacak şey mi? Çevre mühendisleri, doktorlar, çevre örgütleri, ekolojistler bulsun çıkarsın bunu, devlet büyükleri yalanlasın. Medya üstünü kapatsın! Peki yok demekle yok olur mu bu zehir? Olmaz tabii ki. Zamanla gösterecek halkta yarattığı etkiyi. Radyasyon yok oldu mu Karadeniz’de? Yok dediler, neler neler yaptılar. Yok oldu mu? Demek ki, doğaya söz geçmiyor! Seçimde başarı olarak anlatılan Karadeniz Otoyolu denen sahil kelepçesini dinledi mi Karadeniz? Dinlemedi! Siyanür de dinlemedi! Radyasyon da dinlemedi! Olsun, onlar hep konuşacaklar. Onların da duruşu belli; paraya selam, yaşamı yok etmeye devam!

Tam üstünü kapatacakken, “Olmaz bir şey olmaz!” diyecekken, depremle gözler bir daha Gümüşköy’e çevrildi. Olmaz bir şeyle, olmasaydı Fukuşima’da olur muydu tüm bunlar? Tüm nükleer lobiler aynı ağızla “Olmaz bir şey” dediler, ilk önce saklamaya çalıştılar felaketi, radyasyon sızıntısının derecesini düşük gösterdiler; sonra kabul ettiler, radyasyon bulutları tüm Dünya’yı dolaştı, onlar hala olmaz diyordu. (Marmaris’e yağmur yaparken, eski bir paşanın kemiklere iyi geliyor diye ıslanmaya çıktığı rivayet edilir!) Depremden önce ne diyorlardı? Uçak çarpmasına dayanır burası! Tamam dayanır da, doğa bırakır mı peşinizi? Tsunami’ye dayanmıyormuş işte. Şimdi aynı sözleri Akkuyu için söylüyorlar, Gümüşköy için söylüyorlar, Çaldağı için söylüyorlar, Seferihisar için söylüyorlar, Loç Vadisi için söylüyorlar. Hep aynı: “Olmaz bir şey.” “Ben bir yetkili olarak söylüyorum, Kütahya’da siyanür ile ilgili en ufak bir tehlike yok!” Gördük! Ya o baraj duvarları durup dururken değil de, depremde çökseydi? O zaman son duvarlar da güçlenmeden hem depreme hem de siyanürlü su dalgasına yakalacanaktı! Felaketin büyüklüğüne bakar mısınız şirket için? Gümüş fiyatlarının artmasından vurdukları parayı, madeni toparlamak için kullanacaklardı. İnsanlar mı? Olmaz bir şey olmaz! Eminim ki, açıklamalar tam böyle olacaktı yine, yani hiç değişmeyecekti!

Daha kaç tane böyle ölüm deposu var Türkiye’de? Potansiyel tehlike diye bir şey var. Siz ölüm depolarını insanların, doğanın ortasına koyarsanız, onlar bir şekilde potansiyeline ulaşır! Adım gibi eminim, o siyanür zaten suya karışıyordu! Sonra size de ilk önce “Olmaz bir şey” demek, sonra da bahaneler üretmek kalır! Doğa devlet büyüklerini dinlemiyor işte. Artık devlet büyüklerinin doğayı dinlemesinin zamanı değil midir?