Pazar sabahından beri, Türkiye şike ve teşvik skandalı ile uğraşıyor. Arada sanırım bakanlar kurulu açıklandı; AKP, CHP ve BDP’yi TBMM’ye girmeleri konusunda 15 Temmuz’u göstererek tehdit etti ama o iki parti laflarının arkasında durunca geri adım attı. Herhalde diyorum çünkü bunlar tali olaylar olarak kaldı gündemde. Esas konumuz belli: Futbol. Bu yüzden de 15 Temmuz denildiğinde de TBMM itişmesinin son tarihi değil, Avrupa Kupaları’nda oynayacak takımların bildirilmesinin son tarihi akla geliyor. Futbol, gündemi oyun dışına atıyor.
Olanları, futbolun son senesi üzerindeki şaibeleri ortadan kaldırmaya çalışmak olarak nitelemek mümkün. Türkiye gibi bir ülkede neredeyse her sene bu tarz söylentiler çıkardı, kimi zaman net deliller de ortaya konurdu. Bu yüzden de kimse, olan bitene inanmazdı; kazanılan bir başarı üzerinde de çok durulmazdı. Kutlamalar da hemen yapılır ve biterdi. Bu ortamda başarılar değerlerini yitirmiştir çünkü. Futbol ve futbola dayalı rekabet, temiz olursa anlamlı; temiz olursa güzel. Bir rekabette, yenmeye de yenilmeye de inanmalı oynayanlar ve izleyenler. Yenilen takımın tarafı da, yenen takımın tarafı da bu sonuç Bunun için de bazı kurallar ve bu kurallar karşısında eşitlik gerekli tabii ki. Bazı nedenlerle eğilip bükülemeyecek, kanaat ile değiştirilemeyecek kurallar…
İddialar çok, bazıları ortaya atılıyor, sonra yalan olduğu ortaya çıkıyor. Herkes tek bir gündem üzerine hücum edince, sesi duyulsun isteyen kurumlar ya da buna hevesli kişiler, seslerini asparagas üzerinden duyurmayı seçiyorlar. Bu yüzden, şu olay oldu demek güç. Sonucu hemen hemen kestirebiliyor herkes ama o sonuca giden deliller konusunda kimse net değil. Bu yüzden de, yapılabilecek en anlamsız hareket, deliller ve yasa maddeleri üzerinden çeşitli yorumlarda bulunanlar kervanına katılmak olacaktır. Bunun yanında, söylenenler üzerine yorumlar yapılabilir tabii ki. İşte o yorumlar zaten neden bugünlerde olduğumuzun da kanıtları olarak karşımızda duruyor.
Çeşitli ihtimaller var bu olayın sonuçlanacağına dair. Kabaca iki yolda toplanabilir bunlar. Ya üzerine gidilecek ve suçlu, suçsuz ortaya çıkacak (Adı geçen takımlar aklanacak ya da ceza alacak ama adalet üzerinden gerçekleşecek bu) ya da bu olay yavaş yavaş kapatılacak (suçlu olan da, suçsuz olan da hukuk üzerinden aklanacak belki ama hep bazı sıfatlar onlarla birlikte anılacak).
Başlıktaki soru bizim rehberimiz olmalı. Türkiye’den neden bir Barcelona çıkmaz? Tabii bu futbol takımı olan Barcelona. “Şehir olarak da neden bir Barselona çıkmaz?” sorusu da sorulabilirdi, yazı bambaşka konular üzerinden giderdi ama şaşırtıcı biçimde iki sorunun da yanıtı dönüp dolaşıp aynı yere gelirdi. Ortak yanıtlara ulaşılırdı. İki sorunun yanıtı da aynı zihin yapısını işaret edecekti çünkü. Burada Barcelona’yı seçmemin nedeni çok başarılı olmaları, Dünya’nın en iyi takımı olmaları falan değil. Nedeni şu küçük haber: “Barcelona, La Liga’da futbolcuları en az ceza alan takım olarak “Temiz Oyun” ödülü aldı. 3. kez üst üste La Liga’da en temiz takım seçilen Barcelona, 2. ligde de Barcelona B takımıyla bu unvanı almayı başardı.” Hem başarılı olacaksınız, hem bu başarıyı sağa sola para saçmadan değil, kendi yetiştirdiğiniz oyuncularla gerçekleştireceksiniz ve bunu “TEMİZ” şekilde yapacaksınız hem de bu sizin bir bütün olarak kültürünüz olacak. A takımdan, B takıma… İşte o zaman Barcelona olunuyor ve yine bu nedenlerle de Türkiye’den bir Barcelona çıkamıyor…
Olayın doğası gereki birinci çıkması zorunlu olduğundan dolayı, başarılı olma kriterini Türkiye’de sağlıyorlar bir şekilde. Fakat ya sonrası? Ya temizlik? Ya temiz oyun kültürü? Altyapılarda dahi kavga eden takımları ne yapacağız? Şimdi ikinci yol seçilsin diye uğraşıyor kamuoyunun bir bölümü. “Suçlu ile suçsuz ortaya çıkmasın, olayın üzeri kapatılsın.” diyorlar, gizliden gizliye. Bir sürü neden sayıyorlar tabii ki. Futbolun ekonomisi etkilenir (yayın hakları, yayın üyelikleri iptali şu anda en çok tekrarlanan neden), bazı takımlar arasında oluşan rekabet olmazsa futbolun anlamı kalmaz vb… Kirli kalmaya, temizlenmemeye ve kendi kum havuzumuzda debelenmeye neden çok. Asla gerçek olup olmadığına inanmayacağı, bu yüzden de değer vermeyeceği maçları izlemek, rekabetleri yaşamak ve buna verilen paralarla da bu düzen sürsün istiyorlar kısaca.
Paranın getirdiği saygınlık dışında bir saygınlığa kimsenin rağbet gösterdiği yok. Kendi kum havuzumuz diye dalga geçtiğimiz yerde de zaten yeteri kadar para var. Hatta olağan dışı bir para var. Dünya’da karşılığı olmayan milyon dolarlar bunlar; aynı takımlarımızın da Dünya’da bir karşılığı olmadığı gibi. Bize o çok büyük gelen takımların, Dünya’daki karşılığının “Avrupa’da oynayan petrol şeyhi takımları” düzeyinde olduğunu ve bundan kurtulmanın yolunun dahi arınmadan geçtiğini anlamayanlar, bu işin üzeri kapansın, bir orta yol bulunsun diyenler, hep bu düzenden geçinenlerdir. Bütün iddialar da yalan olabilir, fakat bu zihin yapısıyla bırakın ligin üzerindeki şaibeyi kaldırmayı, bu soruşturma üzerinde de şaibe yaratırsınız sadece. Bunun sonucunda da ne takımlar Barcelona olur, ne şehirler Barselona olur, ne de adaleti yakalayabiliriz.
Bir Cevap Yazın