Seçim bitti, yorumları gelmeye başladı. Milliyetçi Hareket Partisi ve destekçileri pek ortada yok. Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu‘na ana akım medya tarafından bir perde çekilmiş durumda. Zaten adaylar dışında, pek destekçisine söz verilmiyor. Geriye iki kesim kalıyor.
Bir tanesi Adalet ve Kalkınma Partisi. Seçimin %49.9 oy oranı ile galibi. Televizyonlarda, gazetelerde destekçilerinden bol bir şey yok zaten. Dört gazete var her gün aynı başlık ve fotoğraflarla çıkıyor. İçinde yazanların da kafasında tek bir fikir var. AKP‘ye koşulsuz destek.
Diğeri de, Cumhuriyet Halk Partisi. Seçim sonuçlarına göre seçimin kaybedeni ve seçim sonrasının en çok konuşulanı. Tüm televizyonların bir numaralı gündem maddesi bu parti. Seçimden önce başlayan kampanya, seçimden sonra da devam ediyor. Medyanın açık yalanlarıyla (rakamlar yalan söylemez!) birlikte devam ediyor üstelik. Ortada olmayan bir hezimet, bozgun havası bu partinin üstüne kapatılmaya çalışılıyor. Her türlü yorum “kurultay, istifa çağrısı, şok, kazan kaynadı” diye büyük büyük duyuruluyor! Medya kimle işbirliği yapıyor bunun için? Şu anda CHP‘de kurultay istiyor diye haberi yapılanlara ve haberi yapanlara bakın. Hepsi Kemal Kılıçdaroğlu öncesi dönemde birbiriyle kanlı bıçaklı olmuş insanlar. Değiller miydi? AKP yörüngesindeki medya işin bir ayağı, Baykal, Sav, Arıtman, Mengü vb. diğer tarafı! Bu isimler ne ifade ediyor? Kim bu isimler? CHP’nin önceki döneminin %19’u başarı gören, ulusalcı kesimi değil mi? Aynen onlar. Vakit Gazetesi‘nin ve benzer diğer AKP yörüngesindeki gazetelerin Canan Arıtman ile kolkola girmesi garip değil mi?
Seçim sonuçları şunu gösteriyor. CHP, oylarını %6 oranında arttırdı. AKP ise oylarını %3 arttırdı. Fakat AKP o kadar yüksek bir oy aldı ki, CHP, kendi oranından bağımsız bir şekilde başarısız gözüktü. Peki bir değişim, bir kurultay, eski %20 platocularının dönme heveslerinin bir karşılığı var mı? Hayır. Sağ tek partide toplandığında, CHP tarihinin en yüksek sonuçlarından bir tanesini bile alsa başarısız kaldı.
CHP’nin yapması gereken şu anda nasıl yapıyorsa öyle devam etmek ve seçmeninin aklını korumak. Yoksa bir gazetede yazan “İzmir‘de CHP ile farkı kapatan AKP” yalanına inanır seçmeni. İzmir 1. Bölge: 2007 yılında oy oranları, %35.08’e %31.54! Peki kapanan fark 2011 yılında ne olmuş? %43.21’e, %37.27. Belki 2. Bölge’de kapanmıştır? 2007: %35.81’e, %29.37. 2011: %44.39’a %36.51. (İzmir’de %7 ve %5 civarı da bir Demokrat Parti ve Genç Parti oyu dağılmasına rağmen böyle) Görüldüğü gibi, AKP yörüngesindeki medya açıkça yalan söylüyor ve başarısızlığı da bulandırıyor.
Bir de şu yorum var, AKP kıyıları kazandı. Grafikler her yerde var. CHP, 2007 yılında Trakya, İzmir ve Muğla‘da önde. 2011 yılında, Trakya, İzmir, Aydın ve Muğla da. Peki bunca sözü geçen Antalya‘da nerde? Yok. Vekil sayılarında durum zaten hiç tartışma götürmeyecek şekilde ilerlemiş. CHP ve DSP 112 çıkartırken, şu anda CHP tek başına 135 çıkartmış.
Durum bu. Fakat bu demek değil ki CHP yeterince başarılı. CHP’nin gündemi, dikkati ve hatta başarısızlığının temas etmesi gereken nokta kaydırılmaya çalışılıyor. Açıklanan raporlar, 81 ilde miting yapmak, söylemler, propaganda yöntemleriyle CHP kısa sürede, bir etki yarattı ve oy oranı, oy rakamı olarak bunun karşılığını buldu. Zamanla bunun daha da karşılık bulacağı kesin. CHP bunu nasıl yapacağını tartışacakken, tekrar eski başarısız ve dar günlerine döndürülmeye çalışılıyor hem o günlerin özneleri tarafından, hem de CHP’yi AKP karşısında böyle görmek isteyenler tarafından. CHP, toplumun nasıl bu kadar sağcı ve muhafazakar olduğu üzerine düşünüp, bunu aşmaya çalışacakken Sav mı dönsün, Baykal mı gelsin bunu tartışıyor. Raporlarının, politikalarının arkasında durmaya çalışmalılar bir an önce bu yapay havayı dağıtıp. Ve yine seçim öncesi söylediğim bir şeyi tekrarlayacağım: “CHP, TBMM’de yüzünü sola dönmeli. Zaten yaptığıklarını daha da arttırarak ve arkasında durarak hayata geçirmeli. Türkiye seçim sonuçları ne olursa olsun, önünü açacak, sokağın önünü açacak bir partiye, güçlü ve kitlesel bir partiye ihtiyaç duyacak. BDP ile birlikte ve bundan gücenmeden, Hopa ruhunu Türkiye’de yaşatacak bir CHP her zaman ileriye doğru atılmış bir adım olacaktır.”
Aynı isimler AKP’ye de farklı yaklaşıyorlar. “Büyük Usta” manşetleriyle çıkan gazeteler, “330 olmazsa Anayasa yapmayabiliriz, bize 367 verin ki Anayasa yapalım” diyen Recep Tayyip Erdoğan‘ın istediğini elde edemediğini yazamıyorlar. Şimdi BDP ile anlaşıp, milliyetçi oyları mı kaybedecek, MHP ile anlaşıp Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu mu tehlikeye atacak (ve belki bir kaç şaşkın köşe yazarı destekçisini mi üzecek?) yoksa CHP ile anlaşmaya çalışacak? Ya da Anayasa gayretini unutabilir. Zor bir durum. Ülkenin yarısından oy alıp, bu durumda kalmak manşetlerle ya da yorum ve yazıyla düzeltilemeyecek kadar karışık.
Sonuç olarak, televizyonlarda, gazetelerde gördüğümüz insanlar bize yalan söylüyorlar. Hedefleri biz değiliz tabii ki. Fakat, ileride biz de olabiliriz. AKP hegemonyasının araçlığını yapıyorlar. Başarısızlığı ve başarıyı doğru değerlendirmek bu hegemonya ile, bu daha sonra bize de dönecek olan hegemonya ile mücadele etmenin tek yolu. Seçimin başka sonuçları da var. Doğa ile ilgili, Yeşiller ile ilgili… Serinin bir sonraki yazısına…
Serinin İlk yazısı: Seçimden sonra – Hegemonya ile mücadele
Bir Cevap Yazın