Seçime doğru – parlamento dışı sağ

Politika konuşulurken genel olarak ayrım yapıldığında adet ilk ayrımı sağ ve sol arasında yapmaktır ki tarihsel olarak da işlevsel bir ayrımdır bu. Bundan sonra da ayrım sol üzerinde devam eder ve sağı blok olarak görme fikri öne çıkar. Bu ayrım önemlidir çünkü kişileri ve partileri anlamak ve kategorilendirmek gerekir. Fakat bu kategorilendirme sağ üzerinde pek yapılmaz. Sağ da kendisini çok anlatmadığı (daha doğrusu anlatacak donanıma sahip olmadığı) ve gücün toplandığı partilerde hep aynı isimleri görmemizden hareketle, gücün etrafında toplanmayı sevdiği/başardığı için bu kategorilendirme işi hep eksik bırakılır. Sağ ve sol ayrımı yeterli görülür.  Yine adettir ki; bu ilk ayrım yapıldıktan sonra, Türkiye’de solun ne kadar bölünmüş olduğunu söylemek gerekir.

Pratiğe bakarsak durumun pek de o şekilde olmadığını görürüz. 2011 seçimlerine toplam 13 parti giriyor. Bunları genel bir ayrıma tabi tutarsak şunu görüyoruz. Bu partilerin 10 tanesi kendisini sağda gören partiler, 3 tanesi de kendisini solda gören partiler. (Tabii ki son dönemde ortaya çıkan moda olan “Herkesi kucaklayan parti” sloganını bunun dışında bırakıyorum. Bu slogan, açıkça sağcı olduğunu söyleyemeyenlerin kullandığı bir slogan çünkü.) Tabii ki bir de, seçime bağımsız adaylarla giren ve asıl solun bölünmüş haline örneklerin rahatça görülebileceği BDP var. BDP, bir başka yazının konusu olduğu için burada pek üzerinde durmayacağım. Bu yazının konusu parlamento dışında kalacağını düşündüğüm sağ partiler. Yani bu on sağ partinin, sekiz tanesi bu yazının konusu olabilecek durumda. Liste olarak bakarsak;

* Demokrat Parti

* Millet Partisi

* Liberal Demokrat Parti

* Saadet Partisi

* Hak ve Eşitlik Partisi

* Halkın Sesi Partisi

* Milliyetçi ve Muhafazakar Parti

* Büyük Birlik Partisi.

İsimler ve kökenler üzerinden bakarsak bile, sağın bölünmüşlüğü ve dağılımı açısından önemli veriler elde edebiliriz gibi.

Demokrat Parti’den başlarsak, Demokrat Parti, bu seçime bir ittifak ile giriyor. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) ile bir ittifak yapmış durumda Demokrat Parti. BTP, kamuoyunda başkanı Haydar Baş üzerinden daha çok biliniyor. DP aslında seçimden önce en çok ittifak arayan partiydi denebilir. Aday listeleri ortaya çıkmadan önce sürekli bir ittifak çalışması oldu ama her zaman olduğu gibi çatı konusunda yaşanan anlaşmazlıklar bu ittifakların sadece BTP ile yaşanmasını sağladı. (Eğer, ilk konuşulan DP-Saadet Partisi-Büyük Birlik Partisi ittifakı kurulabilseydi, o zaman bu parti için bir seçim heyecanı yaşanabilirdi.) Demokrat Parti’nin ne kadar sahip çıktığı geleneğin temsilcisi olduğu tabii ki tartışılır. Gelenek, seçmenleriyle varolan yapılar olarak şu anda Demokrat Parti’de yaşıyormuş gibi görünmüyor. Yakın zamana kadar iktidarı arasında paylaşan partilerin birleşmesinden ortaya çıkan bu parti ittifak kapılarının da kapanmasından sonra parlamentonun dışında kalması kesin partilerden biri. Merkezin dışına itilmiş bir merkez sağ partisi…

Millet Partisi, oy pusulasında Demokrat Parti’den sonra gelen parti. Milliyetçi ve İslamcı bir parti olarak, siyasi gidişatı genel olarak seçim başarısızlıklarıyla dolu diyebiliriz. Köken olarak çok eskilere giden (1948) bu parti, Islahatçı Demokrasi Partisi adıyla kurulup, 1992’de birleşme ile Millet Partisi adını almış bulunuyor. Bir kere, Milli Görüş ve MHP gelenekleriyle ittifak yapıp, parlamentoda da temsil edilmiş bulunuyor. Parti Başkanı, hareketini ise bir dönem şöyle tanımlamış: “Biz selametçilere de, hareketçilere de karşıyız.” Milliyetçi ve Muhafazakar sahada üçüncü bir yol arayışı olarak ortaya çıkmışlar diyebiliriz.

Millet Partisi’nün üçüncü yol açmaya çalıştığı iki gelenek, yani selametçiler de, hareketçiler de bu seçimde bol bol temsil ediliyorlar. Bu geleneklerin iki partisi parlamentoya girecek. Bunun dışında ise 4+1 parti daha seçime giriyor diyebiliriz.

Milli Görüş geleneği partileri bu seçimde üç ayrı partiyle temsil ediliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi parlamentoya girecek olmakla birlikte, Saadet Partisi ve Halkın Sesi Partisi bu geleneğin baraj altı partileri olarak görünüyor. Halkın Sesi Partisi, seçime girecek en genç parti. Saadet Partisi’nde ortaya çıkan başkanlık krizi sonrasında Saadet Partisi’nden ayrılan Numan Kurtulmuş ile arkadaşları tarafından kuruldu parti. Hep birlikte oldukları dönemde de Saadet Partisi baraj altıydı, şimdi ikiye bölününce sonuç daha da kesinleşmiş oldu. Halkın Sesi Partisi’nin ilginç olan özelliği, şimdiye kadar Milli Görüş partilerinin pek kapısını açmadığı kişilere (eski sosyalistler) ve fikirlere kapısını açması. Baraj olmasa, AKP’den ve başka partilerden oy çalabileceği kesin ama şu anda varlığını devam ettirmek en büyük hedef olmalı bu parti için. Saadet Partisi için de durum pek farklı değil. Onların da asıl hedefi %10 ya da iktidar değil, HSP‘yi geçmek gibi gözüküyor.

Milliyetçi ve hatta kimi zaman ırka dayalı siyaset yapan üç parti giriyor bu yazının konusuna. Bunlar, Hak ve Eşitlik Partisi, Milliyetçi ve Muhafazakar Parti ve Büyük Birlik Partisi. Söylem olarak birbirine benzer olan bu partiler, hemen hemen aynı seçmene yönelik olarak propaganda yapıyorlar. HEPAR dışındaki iki parti Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) geleneğinden geliyor. Köklü olan ise Büyük Birlik Partisi. Milliyetçi Hareket Partisi’nin baraj altında kalma ihtimali/söylentisi, bu üç partinin de oy oranlarını olduğundan da düşürecektir bana kalırsa. Ne kadar AKP de bu partilerin söylemlerine yakın bir politika sergilese de iktidar olmanın gereklilikleri yüzünden bu sahanın asıl büyük partisi MHP. MHP’nin de parlamentoda olmaması ile “ortalığın boş kalacağı” düşüncesi, bu partilere oy vermek isteyenleri, MHP’ye doğru yöneltebilir. Büyük ihtimalle bir sonraki seçimde bu üç partiden sadece BBP tekrar seçime girebilecektir. Diğer partilerin, bir sonraki seçimi görmesi zor gibi. Zaten Milliyetçi ve Muhafazakar Parti’nin genel başkanı, MHP’nin başkan adayı olmak isteyip, olamayınca bu partiyi kurmuş birisi. Aynı şekilde HEPAR da, tek kişiye dayalı bir reaksiyon partisi. Ekibi sorulduğunda olmayan isimler verecek kadar seçime ciddiyetle yaklaşıyorlar.

Son olarak renkli başkanı Besim Tibuk ile tanınan Liberal Demokrat Parti görünüyor. 1994 yılında kurulan parti, oy oranı olarak Millet Partisi ile çekişiyor diyebiliriz. Eskiden daha çok televizyonda, medyada görünürlerdi fakat Tibuk sonrası bu da ortadan kalktı.Seçmen gözünde, sol partilerin o çok dalga geçilen oy oranlarını bile aratan bir durumdalar.

Bu partiler sadece seçime giren partiler. Bir de girmeyenlere baktığımızda şunu görüyoruz: Bölünen sadece sol değil. Türkiye’de sağ da çok bölünmüş durumda. 2001 yılından itibaren toplam 36 sağ parti kurulmuş durumda. Fakat, parlamentoya giren partilerin oy oranları ve bu oy oranlarının getirdiği çekim gücü o partileri mutlaka öyle ya da böyle dağıtıyor ya da uydu haline getiriyor.

12 Haziran 2011 Genel Seçimleri’nde de sonuç değişmeyecek gibi. İki büyük parti etrafındaki sekiz küçük parti ile seçime giriyor Türkiye sağı. Bu iki partinin yaşadığı oy değişimleri de diğer sekiz partiyi çok ilgilendirmiyor çünkü genelde bu oy transferleri de birbirleri arasında gerçekleşiyor. Baraj sistemi oldukça da, bu partilerin böyle devam etmesi kaçınılmaz gibi.

Serinin önceki yazıları:

Seçime doğru – başlarken…

Seçime doğru – adalet ve kalkınma partisi (1*)